24 Aralık 2009 Perşembe

Futbolu Neden Seviyoruz?

Sakat oyuncular, goller, kupa maçı, 11 Türk oyuncusuyla sahaya çıkma, Gökhan Ünal çaresizliği...

Maç hakkında konuşulacak en güzel olay, Song oyundan çıkarken eski takımının taraftarları tarafından alkışlanmasıdır. GS taraftarları bu güzel davranışla, futbolu neden sevdiğimizi tekrar hatırlatmışlardır. Teşekkürler....

30 Kasım 2009 Pazartesi

Özledik Seni Zico

Sempatik, mütevazi, sıcakkanlı Brezilya'lı adam. Çok özledik seni. Ne Aragones, ne Daum yokluğunu dolduramadı, dolduramazda. Antremanlarda yine tercümanlar top oynasın, disiplin! olmasın. Oyundan çıkan oyuncu tavır yaparken onun yanına gidip bir baba gibi ilgilenen teknik adam olsun, yada teknik adam olmasın stajyer! olsun ama Zico olsun...

26 Kasım 2009 Perşembe

Twitter Düşmanı Beşiktaş

Bu gece Manchester zaferiyle büyük bir iş başardı Beşiktaş. Fenerbahçe maçından sonra Manchester'ı da yenmek büyük iş gerçekten.

Bu maçın ilginç bir benzerliği var.

İlki Şampiyonlar Ligi kuralarının çekildiği zaman. Rooney Twitter sayfasına; " Turkey I like Turkey really nice with stuffing apple sauce & roasted patatoes " (Elma soslu kızarmış patatesle doldurulmuş Turkey(hindiye) bayılırım" yazmıştı.Gerek Türk basınında, gerek Bjk taraftarlarında büyük tepkiye neden olmuştu. Bugün oynamasada cevabını almıştır.

İkincisi Kazım Kazım'dan. O da Bjk maçı öncesi Twitter sayfasına; Yes my people... its bit of a miserable day in istanbul but the count down starts till we smash 8jk!!! hahahaha!! (Evet dostlarım.. İstanbul'da tatsız bir gün geçiriyoruz ancak 8jk' yi parçalamamız için geri sayım başladı. ) yazmıştı. O maçta Kazım çok etkisiz gözüküp oyundan atılmış, karşılamayı Bjk 3-0 kazanmıştı.

Beşiktaş'ın rakip takım oyuncularını uyaralım. Siz siz olun Twitter sayfanıza Beşiktaş'la ilgili yazılar yazmayın. Yenilmeniz kaçınılmaz. İlk maçta yenilmeseniz bile, 2. maçta yeniliyorsunuz...

25 Kasım 2009 Çarşamba

Spor Çöplüğü Olan Ülke

Ülkede spor fotoğraftaki çocuk gibi pisliğin içine batmış durumda.

-Şike olayları

-Gökçek ailesinin kulüpçülük oynaması

-Cemal Nalga ve yeteneksiz yöneticiler

-Basketbol salonlarında bile olay çıkarabilen güruh

-Karşılıklı nefreti arttırarak prim yapan, takım elbiseli yöneticiler...

Bunlar dururken Rijkaard'dan, oyun sistemlerinden, Vassell'den, Makukula'dan, Alex'ten konuşmaya gerek var mı?

Kulüplerimiz neden mi başarılı olamıyor? Boşverin bizim takım kazandı bu hafta, gerisi boş...

1 Kasım 2009 Pazar

Ülkeyi Tanımayan Teknik Adam

Ülkeye yeni gelmiş teknik adam hakkında ilk yapılacak yorum, ülkeyi tanıyıp tanımamasıdır. Çünkü bizim ligimiz diğerlerine benzemez! Kendine has özellikleri vardır.

Bugün oynanan Galatasaray-Sivasspor maçından sonra gördük ki Muhsin Ertuğral bu ligi bilmiyor! Öyle bir açıklama yaptı ki yanımda olsa alnından öpeceğim. Kendisine gönül plaketimi veriyorum. Uzun yıllar ülke futbolunu tanımamasını diliyorum.

Açıklaması:

"Kalecinin orada topu elinde bu kadar uzun sürede tutmasına bir anlam veremedim. Tepkim hakeme değil, kendi oyuncumaydı. Bence çok fazla tuttu elinde topu. Bunların olmaması gerekiyor. Herkesin işine bakıp konsantre olması lazım. Bence biz kendimize bakalım ve çıkıp top oynayalım. Oyuncularımın biraz daha dikkatli olmaları gerekiyor. Bu takımda bundan sonra böyle şeyler olmayacak".

St. Etienne: 0 - Lyon: 1

Dün gece Fransa liginin en önemli maçlarından biri vardı. Dünya'nın en önemli rekabetlerinden biriydi. Bir tarafta zenginler, diğer tarafta işçi sınıfı Yeşiller vardı.

Her iki takımda müthiş mücadele etti. Hakemin az kartla geçiştireyim düşüncesi maçın çok sert geçmesine neden oldu. St. Etienne' li oyuncuların kaçırdığı goller saç baş yoldurttu.
ASSE taraftarı yine müthişti. Bütün Dünya'ya taraftarlık dersi verdiler. Maçın kırılma anı 71. dakikadır. Oyuna giren Gomis, hem tribünleri gerdi hemde golünü attı. Top her ayağına geldiğinde büyük bir tepki gördü. Taraftar için kolay değil sezon başında ezeli rakiplerine gitmişti bu siyahi adam. Attığı bir şut var, eğer o gol olsa harika olurdu.

Çok basit bir gol yedi St. Etienne. O ana kadar maçın yıldızı olan Janot, kornerde gelen topu Gomis'in önüne asist yaptı. Golden sonra Gomis'in öyle bir sevinci var ki TV başında sinirlendim. İyi ki gitmiş bu adam dedirtti.

28 Ekim 2009 Çarşamba

Kısa Kısa

Ameliyat ve ağır geçirmekte olduğum grip nedeniyle hiçbirşey yazamadım. Eğer sizde gripseniz önce burayı okuyun. Malum domuz gribi etkisini iyice göstermeye başladı ülkemde.

Bir derbiyi daha atlattık. Fenerbahçe erken bulduğu golle işi bitirdi. Maçtan sonra Rijkaard'ın iyice Türk'leşmeye başlaması ilginçti. Daha 2 hafta önce hakem hakkında konuşmayan adam şimdi takımın kötü oynamasını provakasyona bağlıyor. Artık Türkiye'yi tanıyan! bir adam olmuş demektir.

Basketbolda doping kavgası iyice çığrından çıkmış durumda. Fedarasyonun basiretsiz tavrı devam ediyor. Tanjevic ise iyice sapıtıyor. En yakın zamanda ülkeden çeker gider diye umut ediyorum.

Real Madrid'in dün gece 3. lig takımlarından Alcorcon'dan 4 gol yiyerek elenmesi çok ilginç. Pellegrini için beyaz mendiller hazırlanmaya başlamıştır.

MjTurkFan ve Tema çok güzle bir işe imza atmak üzere. Michael Jackson hatıra ormanı kurmayı planlıyorlar. Detaylı bilgi burada.

5 Ekim 2009 Pazartesi

Rıdvan Dilmen'e Saldırmanın İnanılmaz Hafifliği


Galatasaray ve Fenerbahçe bu sezona müthiş girdiler. Gerek transferler, gerek iddialı açıklamalar taraftarları büyük bir heyecana soktu.Başlıkla bunun ne alakası var diyeceksiniz ama bu ön bilgiyi vermek gerek.

Rıdvan Dilmen candır. Spor olarak biraz kıt olduğumuz, "benim takımım süper oğlum seninki pis kaka" gibi muhabbetlerin döndüğü bir ülkede yorumculuk yapmakta. Üstelik izleyecilerin gönlünde öyle bir yer edinmiş ki maç bittiği an hemen gözümüz onu arıyor. O ise hiç bekletmeden başlıyor yorumlamaya.

Yaklaşık 3 yıldır takip ediyorum bu güzel adamı. Fenerbahçe'li olduğunu her fırsatta dile getirmesine rağmen en objektif yorumlar ondan gelir.

Rijkaard'ın bu sene ülkemize gelmesiyle Galatasaray taraftarlarının bakış açısı değişti. Rıdvan Dilmen'in yorumlarını beğenmemeye başladılar. "Elano'yu sen kimsin ki eleştiriyorsun dediler." Bu bana günah keçisi arıyorlar gibi geliyor. Çünkü bu adam kaç yıldır yorumculuk yapıyor kimseyi rahatsız etmiyor. Eğer acı sözler duymak istemiyorlarsa Osman Tamburacı'nın iyi gün dostluğunu pek seveceklerdir.

Bu tepkileri kahvedeki insanlar yapsa anlayabiliriz. Bunu yapan taraftar profili okumuş ortalama bir futbol seyircisinden fazla bir bilgiye sahip adamlar.

Maç analizi konusunda Türkiye'nin en iyileriniden birini böyle acımsızca eleştirmek çok yanlış. Kaldıki eleştirenler bu adam kadar futbol oynamış mı yada bu adam kadar tecrübeye sahipler mi?

Ekşi sözlükten e-smile adlı kullanıcının yorumuyla bitirelim

"Her dediğinin doğru olma ihtimali yok, her söylediği de kanun değil. Ama samimi bir şekilde, içinden ne geliyorsa, ne biliyorsa futbol adına onu söylüyor. Futboldan başka bir şey konuştuğu da yok programında... Bu yüzden seviliyor işte."

27 Eylül 2009 Pazar

Returned


Geçen sene müthiş bir çıkış yapan Hoffenheim'ın en büyük oyuncusuydu İbisevic. Çok uzun bir sakatlık dönemi geçirdi. Sakat olduktan sonra Hoffenheim ligen iyice koptu. Uzun sakatlığın ardından bu sezon geri dönen İbisevic, ilk haftalarda bekleneni veremedi. Bugünki Hertha maçında gerçek dönüşünü yaptı. İlk 21 dakikada 3 gol atarak eski formuna dönmeye başladığını gösterdi.

To Live Is To Die

10 Şubat 1962 - 27 Eylül 1986

25 Eylül 2009 Cuma

Endüstriyel Futbol ve 55 Lira


Günümüzde futbol kitlelerin afyonluğundan çıkıp sektör olmuş durumda. Kulüpleri işadamlarının alması, özellikle ülkemizde takım elbiseli adamların futbola burunlarını sokmaları sektörleşmeyi hızlandırıyor.

Dar gelirli bir yurdum insanı düşünelim. Geliriyle Lig Tv'yle işi olmaz, evinde rahat rahat maçını izleyemez. Maçı canlı canlı yerinde izlemek ister ama bilet fiyatları ateş pahasıdır.

Fenerbahçe kulübünün kale arkası bilet fiyatları 55 lira. Üstelik asgari ücretin 700 lira bile olmadığı bir ülkede. Avrupa maçlarında bu fiyatı anlayabiliriz fakat sıradan bir lig maçında neden bu fiyat. Maça gitmek isteyen oğlunu götüremeyen bir babayı düşünün. Kendinizi onun yerine koyun.

Fenerbahçe taraftarı müthiş pankartlarla tepkilerini dile getirselerde, bu sene çok para harcayan! yönetim kulaklarını kapatmış durumda.

Fenerbahçe taraftarı ise yılmıyor ve tepkisini sürdürüyor. "Halkın takımı Fenerbahçe" cümlesinden yola çıkarak. Halktan uzaklaşmaya tepki veriyorlar. Bunun için bir site kurmuşlar. Sitenin ismi de çok manidar.
55 Lira...

Destekleyelim.....

Eurobasket En İyi 5

Blogger sorunundan dolayı ancak yazabiliyorum.

Mvp Gasol'ü koymazsak olmaz.

Sırpların yeni Bodiroga'sı, bana göre turnuvanın en iyisi Teodosic,

Şansını yeniden NBA'de deneyecek olan milli yıldızımız Ersan İlyasova,

Büyük eksiklerle turnuvaya gelen Yunanistan'ı nerdeyse tak başına sırtlayan Spanoulis,

Slovenlerin müthiş oynamasında en büyük katkıyı yapan isim Erazem Lorbek.

Gasol - Ersan

Lorbek- Spanoulis

Teodosic

Tony Parker, Ömer Aşık, Vrbica Stefanov ve Timofey Mozgov akılda kalan isimler oldular...

Yeniden


Uzun zaman sonra yeniden merhaba. İnternetin işkence olmaya başladığı ülkemde, yazmak daha da zorlaşıyor. Blogger sorunu halledildiği için tekrar girebiliyoruz. Umarım bir daha böyle bir aksilik yaşamayız.

Blogdan uzak kaldığımız sürede Avrupa şampiyonası bitti. İspanya'nın turnuva takımı olduğunu hep beraber gördük. Ezici üstünlükle şampiyon olmayı bildiler.

Bu hafta ayrıca sit-com dizilerimiz yeni sezona başladılar. How I Met Your Mother, The Bigbang Theory ve Two and A Half Men bomba gibi başladılar. Umarız böyle de giderler.

Bu ülkedeki zorluklardan bir tanesi de vakıf kurmak ve onu devam ettirmektir. Ülkemde bunu en iyi yapanların başında geliyor Nesin Vakfı. Zar zor ayakta kalmaya çalışan kurum, sel felaketi nedeniyle daha zor günler geçiriyorlar. Aydınlamanın çocuklardan, gençlerden başladığını hatırlamalıyız...

Yardımlarınız için: Nesin Vakfı

19 Eylül 2009 Cumartesi

Çeyrek Finale Genel Bakış

Bizim maçla başlayalım. Spor müsabakalarında Yunanistan'la yaptığımız maçlarda hep bir baskı, hep bir duygusallık oluyor. Yaşadığımız siyasi sorunlar nedeniyle her iki tarafın oyuncuları farklı duygularla maça çıkıyor (devşirme oyuncuları bir kenara bırakalım). Böyle maçlarda oyuncularımızda bir "kahraman ben olmalıyım" sevdası başlıyor ki bugün kullandığımız dış atışlarda bunun örneklerini gördük.

Ömer Onan ve Kerem Tunçeri haricinde iyi oynayan yoktu. Ribauntlarda inanılmaz kötüydük. Yunan oyuncular hep 2. şans yakaladılar. Bu dezavantajlar skora pek yansımadı. Maç sonuna kadar başa baş bir oyun sergiledik. Maçı uzatmaya götürdük. Uzatmada hakemlerin akıl almaz kararı sonrası Spanoulis'in mesafe bilmez üçlüğü işimizi bitiriyordu. Son anlarda şansımız olsada Hidayet ve Ender'in kahramanlık sevdaları yenilmemize neden oldu.

Turnuva takımı ne demek? Sorusuna cevap veriyor İspanya. Tempoyu arttırdıklarında Dünya üzerindeki en tehlikeli takım oluyorlar. Gasol kendini bulmaya başladı. Namağlup Fransa'ya hiç acımadılar.

Turnuvanın tek sürprizi Sırbistan. Kimse onların buraya geleceklerini sanmıyordu. Karşılarına son şampiyon Rusya çıkmışken elemeyi başardılar. Teodosic önderliğinde müthiş oynuyorlar.

Slovenler kaldıkları yerden devam ediyorlar. Hırvatistan'da Ukic çabalasada, Slovenlerin sihirli elleri galip gelmeyi bildi.

17 Eylül 2009 Perşembe

Eurobasket Çeyrek Final Eşleşmeleri

Türkiye - Yunanistan

Fransa - İspanya

Slovenya - Hırvatistan

Rusya - Sırbistan

Slovenya:69 - Türkiye: 67

Türk basınımızın son zamanlarda pek sevdiği kelime rotasyon. Öyle seviyorlar ki her yazıda bir kere kullanmadan edemiyorlar.

Bugün Tanjevic rotasyon yapmaya çalıştı. Alıştığımız beşin aksine Engin ve Sinan ile başladı. Başlarken alışkanlık haline getirdiğimiz Ömer Aşık'la ikili oyunları yapamadık. Slovenler ise özellikle Lakovic ile müthiş başladı. Hücumda sadece Ersan'a kaldık. Bir ara fark 19 sayıya kadar çıksada devreyi 7 sayı farkla kapattık.

2. yarıda savunmamızı sertleştirsekte Nachbar'ı durduramadık. Yinede son hücum bizdeydi ve farkı 2 sayıya indirmiştik. Tanjevic eli soğuk olan Engin'i seçince sahadan yenik ayrıldık. Belki maçı uzatmaya götürmediği için Tanjevic'e kızabiliriz fakat takımın yorgunluğunu göz önünde bulundurmalıyız. Ezeli rakiplerimizden Yunanistan ile eşleştik. Çok zor bir maç bekliyor bizi.

15 Eylül 2009 Salı

Türkiye:69 - Sırbistan:64

Turnuvalardaki belalımız, normal şartlarda hiç yenemediğimiz Sırbistan'ı yendik. İki takımında 87-88 jenerasyonları birçok kez karşılaştılar. Maça bakınca guardların dominant oyunlarının maça damgasını vurduğunu görüyoruz. Teodosic; 16 sayı, 8 asist, Kerem Tunçeri 9 sayı, 7 asist ile hem oynadılar hem oynattılar. Bugün herkese savunma dersi verdik. Maç uzatmaya gittiğinde Sırp takımı 1 sayı bile atamadı. 1/16 ile çok kötü bir şut yüzdesiyle oynayan Hido savunmadaki gayretiyle oyunun içinde kaldı. Hidonunda bir an önce ritmini bulmasıyla hücum opsiyonumuz artacaktır. Ersan hücumda ipleri eline almış takımı sırtlıyor. 22 sayıyla yine en skorer oyuncumuzdu. Sıra bir başka belalımız Slovenlerde. Grup liderliği için bu maçıda almamız gerekiyor.

12 Eylül 2009 Cumartesi

Türkiye:63 - İspanya:60

Son Dünya şampiyonu, olimpiyat 2. si, turnuvaların başrol oyuncusu İspanya'yı 60 sayıda tutarak yenmeyi başardık. Genelde takımın en kötüsü olan Semih, bugün takımın en iyisi olarak göründü. Tanjevic Semih'e daha fazla süre vererek özgüven kazanmasını sağladı. Sakat olduğunu söyleyen Hido hiç devreye giremedi.

Son söz Ömer Aşık'a inanılmaz oynadı bugün. Dünya'nın en iyilerinden Gasol'ü müthiş savundu. Son saniyelerdeki yaptığı blok ile maçı getirdi. Her geçen gün oyununun üstüne koyuyor.

10 Eylül 2009 Perşembe

Eurobasket 3. Gün

Ev sahibi Polonya'yıda yenerek galibiyet alışkanlığı kazandık. Bir adam düşünün 39 derece ateşle 2 gün takımından uzak kaldı. Takıma döndüğünde hırsıyla kaldığı yerden devam ederek, rakibin guardını oyundan düşürdü. Basketbolun Gattuso'su, Ömer Onan'a selam olsun.

Ömer Aşık harika oynadı. NBA çağım geldi. Ben artık gideyim dedi. Hido müthiş olgun bir oyun sergiliyor.

Litvanya son anda galibiyet alarak turnuvadan erken elenenlerden olmadı.

Yunanistan müthiş oynuyor. Modern basketboldan örnekler sergiliyorlar.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Serie A Ntvspor'da


Sonunda mutlu haberi aldık. Bu sezon hızla düşen popülaritesi ile eski heyacanı kalmayan Serie A'yı, ülkemizde izleme fırsatı bulamıyorduk. Fox'un aldığı söylendi. Sadece süper kupayı yayınlayan Fox sonrasında suya sabuna dokunmadı. Bu arada derbiyi kaçırdık. Juveyi izleyemedik. Müjdeli haber bugün geldi. Serie A bu senede Ntvspor'da.

Eurobasket 2. Gün


Milliler pozitif oyununu 2. maçtada gösterdi ve rahat bir galibiyet aldı. İlk devre vites yükselterek işi bitirdi. 2. devrede Hido ve Ersan'ı dinlendirme fırsatı bulduk. Sinan ve Bekir'e ayrı bir parantez açmak lazım. Çok iyi mücadele ediyorlar. 6-7 oyuncuyla oynayan Polonya'yı yeneriz.

İlk gün İspanya'yı deviren Sırbistan, Slovenya'ya yenilmiş. Bu genç kadro bize daha çok sürpriz yaşatacak gibi duruyor.

İlk gün hayal kırıklığı yaratan İspanya'da Gasol sazı eline almış. Britanya önünde farklı bir galibiyet almışlar.

Yunanistan ve Fransa en rahat takımlar. Yunanistan 2 süper guardından yoksun yine kazanıyor. Fransa'da NBA oyuncularıyla işi bitiriyor.

Litvanya ve Hırvatistan hayal kırıklığı. Kleiza'ya Olimpiakos ile yaptığı sözleşme yaramamış.

8 Eylül 2009 Salı

Abdülkadir Kayalı

Geçen sezonun ara transfer döneminde alındı. "Fenerbahçe genç oyunculara hiç şans vermiyor" serzenişlerine son vermek isteniyordu. Fakat bu serzeniş gerçekten başka birşey değil. Türkiye'deki bütün genç oyunculara talip olan Manu - City ve Chelsea triosundan 2 si yine talipti kendisine. Nasıl oluyorsa Fenerbahçe onların elinde kapıyordu Abdülkadir'i. Geleceğin Gerrard'ı deniyordu bu genç oyuncuya. Gelince Aragones'ten oynatması beklendi. Adeta aşık olduğu Selçuk ile devam etti Aragones. Sonra oynar mı diye beklerken sakatlandı ve sezonu sakat geçirdi. Umutlar yeni sezona kalmıştı. Öyle ya en çok sıkıntı çektiğimiz bölge olan orta sahanın ortasında lider oyuncu olacaktı bu çocuk. Hazırlık maçlarında kuvvetlendiğini gördük. Daum onu alternatifi en bol mevkide sağ kanatta oynatıyordu. Sonrasında bir daha haber alamadık. A2 liginde bile oynamıyor Abdülkadir. İsmi Uefa'ya verilen listede yok. Kısacası yeni Kemal Aslan geliyor. Ne mutlu bize. Selçuk Şahin'e katlanabilen bu tarafar genç!! Abdülkadir'e kucak açacaktır. Umarım yanılırım kendini kanıtlar sembol bir oyuncu olur. Yoksa 1-2 seneden para+Abdülkadir = X oyuncuya bir Anadolu kübüne gitmesi muhtemel görünüyor.

Türkiye:84 - Litvanya:76


Müthiş bir başlangıç yaptık. Bize ters gelen ve son zamanlarda çokca duyduğumuz bir isimdir "Ekol takım". İşte bugün ekol takımlardan birini yendik.

Rakip çok eksik olmasına rağmen Lavrinovic kardeşler ve Kleiza gibi silahları vardı.

Ersan'ın uzun bir süre 4 numara oynaması, Hidayet'in gerektiği yerde öne çıkması ve takımı yönetmesi, uzunlardan Semih dışında istediğimiz sertliği almamız çok güzel detaylardı.

Kerem Gönlüm ve Kaya Peker'den birinin olması uzun rotasyonunu çok daha farklı yapabilirdi.

Turnuvanın geneline bakarsak takımların çok eksik geldiklerini görüyoruz. Daha çok sürpriz olacak gibi görünüyor.

4 Eylül 2009 Cuma

Futbol Sadece Futbol Değildir

Bu maçı anlatmak için kullanılacak cümledir "Futbol sadece futbol değildir. " Türkiye 2. liginden bir takım Serie A takımlarından birisini şehre davet ediyor ve kabul görüyor. İyice küreselleşen, paranın en önemli olduğu futbolda böyle birşey görmek bizleri müthiş mutlu ediyor. İki takımında aynı ideoloji etrafında birleşmeleri, muhalif olmaları, işçi kökenli olmaları olayın ayrı bir güzelliği. Adana'ya gitmeye imkanımız olmadığından bu güzel maçtan mahrum kalacağız gibi görünüyor. Hali hazırda bu maçı verecek herhangi bir kanal yok. Bu maçı düşünen, uygulayan bütün insanlara teşekkürler.

4 Ağustos 2009 Salı

Xabi Alonso Real Madrid'de


Sabah Marca'da Madrid'in 30 milyon euro önerdiği ve anlaşmaya yakın olduklarını okumuştuk. Real resmi siteden açıkladı Alonso artık Real Madrid'in oyuncusu. Çok iyi bir hamle oldu Real açısından. Kalacak açıklamaları yapan Benitez'i anlamak zor.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Alex Hastalığı

Vazgeçmek isteyip de bırakamadığınız alışkanlıklarımız vardır. Aslında zararlıdır ama çok seversiniz bırakamazsınız onları. Sigara, alkol belki hayırsız bir sevgili gibi. Onunla zor olur ama onsuz da olmaz. İşte Fenerbahçe camiası ve özellikle Daum için Alex tutkudur.

214 maç 106 gol 99 asist inanılmaz rakamlar. Birine bu rakamları söylesen Real, Barça, Manu hangi takımda oynuyor bu adam diye sorar. Aynı kişiye dün oynanan maçın 70. dakikasını izletelim, dalga mı geçiyorsunuz? Sorusunu sorar. İşte böyle bir oyuncu Alex. Öyle ki sistemi ona göre kurarsınız. Dün her ne kadar Fink ile uğraşmak zorunda olsada kötü oynadı Alex. Daum eskide yaptığı gibi oyundan almadı. Alex ise durgunluğunu önce penaltıdan sonra güzel bir kafa golüyle üzerinden attı. Golsüz giden maçta kupayı takımına getirdi. Yaşı ilerleyen Alex yine Fenerbahçe için vazgeçilmez görünüyor, alternatifi Özer gibi görünüyor. Özer'in neler yapacağı merak konusu.

30 Temmuz 2009 Perşembe

İn Haldun We Trust

Haldun Üstünel bugünlerde taraflı tarafsız herkesin takdirini toplayan bir yönetici. Büyük Türk düşünürü! Ahmet Çakar "At kuyruklu yönetici olmaz,diğer futbolcular o yüzden saç uzatıyorlar(Aydın yılmaz) " demişti kendisi için. Futbolun Kemal Kılıçdaroğlu'su diyebiliriz. Galatasaray 2 yıldır transferde doğru adımlar atıyorsa bu yönetimin özelliklede Üstünel'in başarısıdır. Carrusca,İnamoto gibi isimlerden Baros, Kewell, Elano gibi isimlere geçiş yapmak büyük başarıdır. Biz rakip taraftarlarda bize de bir el atsan üstad diyoruz...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Sende mi Brütüs

Lyon ve Bayern Münih'in kendi liglerindeki kalburüstü oyuncuları hemen almaları pek meşhurdur. Lyon Gignac ve Remy'i alamayınca Gomis'e yönelmiş. Lyon ve St. Etienne ezeli rakipler. Son zamanlarda St. Etienne başarısız, silik bir görüntü çizsede, gerek geçmişi gerekse tribünleriyle müthiş bir takımdır. İşte Lyon ezeli rakibinin en önemli oyuncusu almak üzere. 17 milyon Euro isteyen St. Etienne 13 milyonluk euro+2 milyon euro performans bedelinde anlaşılmış. Sembol futbolcuların kulüplerini terkederek endüstriyel futbola yenik düşmesine katlanamıyorum, hele bu kulüp St. Etienne olunca durum daha bir kötü oluyor.

Sivasspor ve Bülent Uygun Antipatikliği

Dün hepimiz umutluyduk Sivas'tan. Büyüklerden olmayan bir takım şampiyonlar liginde ön eleme oynayacaktı. Zorlu takımlar arasında tanıdığımız Anderlecht'in çıkması umudumuzu daha da arttırmıştı. Sahaya çok ilginç bir kadro çıkarmıştı yerli Mourinho! . Geçen senenin 2 flaş isminden yoksun ve yenilenmiş bir savunmayla çıktılar sahaya. Özellikle Boussoufa kanatları çok iyi kullandı ve Petkovic'in kötü gününde olması 5 gole sebep oldu.
Dün izlediğim,okuduğum yorumlarda hep Bülent Uygun hedefteydi. Takımı aldığında düşme potasındayken inanılmaz işler yapıp büyük takımlara kafa tutuyordu son senelerde. Her kusurlu insan gibi onunda kusuru vardı. Çok ve boş konuşmak. Bu yüzden sporsevelerin gözünde antipatik olmuştu birden. Öyle ki dün Sivasspor'un daha çok fark yemesini isteyenler vardı. Tek nedense Bülent Uygun. Bir insanın her konuda yorum yapması, herşeyi ben bilirim demesi çok büyük hatadır. O yüzden Sivasspor "Bu sene şampiyon Anadolu'dan" tezahüratını bile duyamayabilir rakip Anadolu taraftarından.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

10 Temmuz 2009 Cuma

6+2 kuralı ve Getirdikleri


Transfer döneminde başkanlar,teknik adamlar,menajerler yukarıdaki soru gibi zor denklemler çözmek zorunda kalıyorlar. Neden mi 6+2 kuralı yüzünden. Sahaya çıkan 11 futbolcudan en fazla 6 tane yabancı oynatabilirsin, istersen 2 tane daha adam alabilirsin ama yedek kulübesinde otursun biz anlamayız tarzında bir kural bu. Hayır güzel ülkem bir futbol ekolü ülke olsa bu kural(en azından 6 ) anlaşılabilirdi. Diyelim anlaşıldı ya +2 ne olacak kulüpler aldıkları oyunculara "seni aldık aldık ama kulübede olur neme lazım bir sakatlık olur" mu diyecekler çok ilginç ve saçma.

Bu yüzden Mehmet Topuz 9 milyon euro, İsmail Köybaşı 5.5 milyon euro ediyor. Çünkü potansiyelli yerli oyuncu ve yabancı kısıtlamasından dolayı bu oyuncular alınmak zorunda. Bunu gören Anadolu kulüpler şark kurnazlığıyla "tok satıcı" rolünü oynuyorlar. Misal Bursaspor kulübü Sercan Yıldırıma 9-10 milyon euro istiyor. Kulüp başkanları ise bu yerli starlarımızı Barcelona'nın,Manu'nun istediğinden bahsediyorlar bu sayede gayet iyi fiyat yükseltiyorlar.

Altyapı ise sorun olmaktan çıkmış çoluk çocuk top oynasın işine dönmüş. Bu durumda güzide kulüplerimiz bu oyuncuları almaktan başka çareleri kalmıyor. Böyle giderse durum öyle bir hal alacak ki bu oyuncular 10 milyon eurodan aşağıya transfer olmayacak. Yapılan trasnferler daha sonra itina ile x milyon euro+ "y" oyuncudaki "y" ibaresinde yerini alacak. Bu kısır döngü içinde Türk futbolu yerinde saymaya devam edecek.

27 Haziran 2009 Cumartesi

Türk Spor Basınına Kötü Haber

Yaklaşık 4 yıldır Türkiye'de anlaşmadık! takım bırakmayan Saviola, Benfica'ya gitmiş. Başta Fanatik ve Fotomaç olmak üzere tüm spor basını hüzüne boğulmuştur şimdi. Bu hüzünü kolay atlatacaklarına eminim zira elde Baptista, Ronaldinho ve Eto gibi tirajlı oyuncular duruyor. 3 büyüklere onları transfer edebilirler. Yeter ki bu futbolcuların eşleri ikna edilsin.

16 Haziran 2009 Salı

Endüstrileşen Futbolda Vefa

Geçen hafta içinde 2 büyük takımın 2 büyük ismi, kulüplerinden sessizce ayrıldı. Çoğu kimsede umursamadı. Peki bu insanlar ne yaptı bir bakalım.
Önder Özen yıllardır Fenerbahçe'de antrenör olarak çalışmış biriydi. Avrupa'da en parlak dönemi geçiren Zico'lu dönemde adını daha sık duymaya başladık. Rakip takımı analiz eden oydu. Hatta Wagner Love'un hangi köşeye penaltı attığını bile Volkan'a söylediği biliniyor. Sessiz sedasız Hacettepe ile anlaştığını okuduk basından. Fenerbahçe kulübünden bir teşekkür yazısı bile yoktu. Belki kendi isteğiyle ayrıldı ama kendisine kulüpte bir görev verilebilirdi. Ayrılmak istediyse bile en azından bir teşekkür yazısı yayınlanması gerekirdi.

Diğer durum dahada vahim. Önder Özen'e göre daha çok tanınan birisiydi Cevat Güler. O da Önder hoca gibi işin arkasındaki görünmez kahramanlardan biriydi. Değişimin! kurbanı oldu o da. Feldkamp gittiğinde, Gs'yi şampiyon yaptığında taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmıştı. 7 yıldır hizmet ettiği kulübünden ayrılmış oldu. Galatasaray insaflı! davranarak bir teşekkür yazısı yayınlamış.

2 antrenöründe fazla bir para almadan kulüplerde çalıştıkları aşikar. Gelen teknik adamlardan biri 3.5, diğer 4 milyon euroya geliyor. Bu insanlar kulüpte başka görevlere kaydırılamazlar mıydı? Yoksa futbol endüstrileştiği için böyle vefa olaylarını beklemek insafsızca mı ?

5 Haziran 2009 Cuma

Mehmet Topuz Paradoksu

Son günlerde komik bir o kadarda garip bir transfer hikayesi var gündemde. Olay son yıllarda büyüklerin gözdesi olan Mehmet Topuz'a sonunda kulübünden izin çıkmasıyla başladı.

Peşinde Fenerbahçe ve Beşiktaş vardı. Özellikle Fenerbahçe'nin çok ciddi ilgilendiğini basından öğreniyorduk.
Beşiktaş çıkan haberler üzerine açıklama yaptı "Mehmet Topuz'la ilgilenmiyoruz"

Fenerbahçe Kayseri kulübüyle konuşup öncelik konusunda söz aldı. Bu noktada Beşiktaş ani!! bir kararla Mehmet Topuz'la görüşerek anlaşmaya vardı. Yalnız Beşiktaş'ın atladığı bir nokta vardı Mehmet'n bonservisinin olduğu Kayseri kulübüyle hiç görüşme yapmadı. Bununla da yetinmeyerek oyuncuyla anlaştığını artık Beşiktaş'ın oyuncu olduğunu duyurdu. Mehmet ise basına artık alıştığımız; "Ben aslında Beşiktaş'lıyım açıklmasını yaptı. "

Fenerbahçe kulübü ise sessiz sedasız söz aldığı Kayseri kulübünden Mehmet Topuz'un bonservisini aldı. Sonradan oyuncuyla görüşmelere başladı. Asıl yapılması gerekende budur zaten. Etik olarak bir oyuncunun önce kulübüyle görüşülür.

Beşiktaş yönetimi çok büyük hata yapmıştır. Mehmet Topuz'u da yakmıştır. Şimdi Fenerbahçe taraftarı Mehmet'i istemez ama bonservisi Fenerbahçe'de. Bu arapsaçını önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Son olarak Global futbolda tuttuğun takım olmaz profesyonellikte para vardır.

3 Haziran 2009 Çarşamba

Geriye Dönerek Yapılan Değişim

Fenerbahçe kulübü artık anlık başarılara göre hareket etmiyor." demişti Aziz Yıldırım başkanlık seçimi öncesinde. "Takımımızı Avrupa'da kalıcı yapacağız" gibisinden cümlelerde kullanmıştı. Peki bu nasıl olacak geriye dönerek mi yapılacak bu hamleler. Fenerbahçe taraftarı Tuncay'lı Anelka'lı Appiah'lı Fenerbahçe kadrosunu özlüyor, fakat bu özlem Daum'u getirerek bitmez.

Madem Daum'dan bu kadar mutluydunuz neden geri gönderdiniz? O zamanki beceriksizlikleri birinin mi üstlenmesi gerekiyordu ?

Evet Daum başarılıdır ve gelirse başarılıda olacağına eminim. Ama sadece Türkiye liginde. Şu takıma çağın futbolunu oynatan adamlar niye gelmiyor.

Avrupa'ya baktığımızda Hollanda'lı ve İspanyol(genç olanların) genç teknik adamların adlarını duyurduğunu görüyoruz. Neden onlarla anlaşılmadığı sorusuna ise; verilen sözler ve anlık başarı isteğinin olduğunu görüyoruz.

Klasik Türk düşüncesi "Ülkeyi tanıyan tecrübeli disiplinli bir adam gelsin" düşüncesi artık bitmeli ve adını Fenerbahçe'yle büyütecek bir teknik adam gelmeli. Kurumsallaşmanın gereği budur.

28 Mayıs 2009 Perşembe

Barcelona:2 - Manchester United: 0

Günlerdir beklediğimiz final gerçekleşti. Dünya'nın en formda iki takımı karşı karşıya geldi. Kariyerinin başlangıcındaki Guardiola Ferguson'u yendi.

Puyol sağ bek oynamış, Toure stoper oynamış hiç fark etmedi Barcelona için. Bu sezon onları sadece komple savunma yapan Chelsea durdurmuştu.

Maça daha iyi başlayan Manchester ilk dakikalarda Ronaldo ile oldukça etkili oldu. Fakat sonradan Barça adeta "sazı eline aldı" . Cezalı Fletcher'ın yerine o bölgede Giggs'i ortasahanın dolayısıyla oyunun hakimini, Barcelona yaptı. Ligde çok iyi oynayan Tevez'in oynamaması ayrıca yadırganacak bir durum. Xavi ve İniesta mükemmel oynadılar. Orta alanda çok rahat paslaştılar sanki antremanda gibiydiler. Nitekim ilk yarıda Eto ikinci yarıda Messi'nin golleriyle işi bitirip 3. kupalarını da aldılar.

Bir parantezde Guardiola için açalım bu nasıl bir kariyer başlangıcıdır böyle. Dışarıdan Barcelona'nın başına beni getir ben bile şampiyon olurum sözleri oldukça sarf ediliyor. Fakat o kadar kolay olmuyor bu işler. Disiplinli ve aynı zamanda oyuncularıyla iletişimi koparmayan bu takım elbiseli adamın müthiş işler yaptı bu sezon. Takdiri ve alkışı fazlasıyla hak ediyor.

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Başkanlık Seçimi

Ligden kopunca artık başkanlık seçimi üzerine yoğunlaştık. Pazar günü seçim var. Önümüzdeki 2 aday Şadan Kalkavan ve Aziz Yıldırım. Şöyle bir oyum olsa Aziz Yıldırım'a veririm diyenlerdenim. Her ne kadar yanlışları olsa da doğruları daha fazla olduğu için oyumu ona veririm.

Baktığımız zaman Kalkavan'ın fazla vizyon sahibi olmadığını görüyoruz. Listesini ise Aziz Yıldırım'a muhalif isimlerden oluşturmuş. Burada Kutlualp ön plana çıkıyor. Kalkavan'ın oylarını yükseltebilir. Ama Kalkavan garip açıklamalarla vizyonsuz biri olduğunu gösteriyor. Yıldırım'a muhalif olmak zordur ama böyle garip bir muhalafet anlayışı olmaz. Bir kişiyi eleştirmek istediğinizde onun yapamadığı, kötü olan yönlerini eleştirirsiniz. Tutupta "Fenerbahçe ekonomik olarak iyi değil. " dersen herkes sana güler. Görünüşe göre de kaybedecek gibi duruyor zaten.

Son günlerde birçok tv programına katılıp yapmak istediklerini büyük bir iştahla anlatan Aziz Yıldırım mutlak favori.Kurumsal olarak Fenerbahçe'ye kazandırdıklarını söylemeye gerek bile yok. Amatör branşlarda yaptığı hamleler takdiri hak ediyor. Ama Türkiye'de hatta Dünya'da ilk önce futbola bakılıyor. Kulüp ekonomik açıdan çağ atlamış durumdayken neden futbol takımı bu durumda diye soruyoruz. Aziz Yıldırım bu konuda Milan ,Real Madrid örneklerini veriyor. Haklı olabilir ama göz göre göre yapılan yanlışlar buna zemin hazırladı.

Başkan takımı ben yönetceğim demeyecek. Futbolu bilen birine devredecek. En önemlisi köklü revizyon şart. Zaten bunu yapacağını belirtti Yıldırım. Fenerbahçe'ye bir çağ atlatman dileğiyle diyelim..

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Aptal Bir Yönetim ve Taraftar Duruşu

Birkaç gündür Konya'da çok ilginç olaylar yaşanıyor. Malum küme düşme hattı çok karışık durumda. Bu hafta birbirinden zorlu maçlar oynanıyor ve bu maçların belkide en önemlisi Konyaspor - Eskişehirspor maçı olacak. 35 puanlı Konyaspor 36 puanlı Eskişehirspor'la berabere kalsa bile düşüyormuş gibi görünüyor. Kesin kazanmak zorunda olduğu bir maç.

Bunu gören yönetim ise bilet fiyatlarını kale arkası bilet fiyatlarını 1 liradan, maraton tribünü bilet fiyatlarını 2 liradan satışa sundu. Buraya kadar herşey normal taraftarı maça çekmek güzel bir düşünce, yalnız aynı yönetim misafir tribün fiaytını 50 lira olarak açıkladı.

Bu adaletsizlik karşısında Eskişehir taraftarı boş durmadı ve Konyaspor tarafındaki 3.500 civarında bilet aldı. Şu an bilet satışları durmuş durumda ve yönetim stada girişlerde kimlik kontrolü yapıp Eskişehirli seyircileri stada sokmayacakmış. Bununla birlikte bilet fiyatını 50 liradan 20 liraya düşürmüş. Tam bir komedi yani.

Bu mücadelelerinden dolayı Eskişehirli taraftarları kutlamak gerekiyor.

14 Mayıs 2009 Perşembe

Hadi Durma Kutla Bu Zafer Senin

Fenerbahçe geçen kayıp yılda elimizde sadece Türkiye kupası kalmıştı. 26 yıldır alınamaması oyuncular ve yönetimde baskı yaratıyordu. Kötü giden sezonda bir teselli olacaktı bu kupa. Taraftarda umutluydu çünkü rakip Beşiktaş'a karşı son maçlarda ezici bir üstünlük kurmuştuk. İzmir'deki stadyumu doldurmuştu sarı lacivertli taraftarlar.

Fenerbahçe'nin önündeki tek engel Aragones'ti. Fenerbahçe için bu kadar önemli maça kalede Volkan Babacan ve sakatlıktan yeni çıkmış Alex ile başladı. Birde Gökhan Gönül'ün stoper oynaması var tabi. Emre'yi çıkarmasıda ayrı bir konu zaten.

Yinede iyi ilk yarı çıkaran Fenerbahçe 2. yarı orta sahayı Beşiktaş'ın emrine verdi. Onlarda hızlı adamlarla işi bitirdiler.

Volkan Babacan ve Aziz Yıldırım konusuna sonra değineceğim.

Aragones için Yalın söylüyor: "Ellerine sağlık hadi durma kutla bu zafer senin"

10 Mayıs 2009 Pazar

Turkcell Süper Lige Bir Bakış

Süper ligde 8 maçın aynı anda oynanması ve sona yaklaşılması heyecanı arttırıyor. Futbolseverlerin Sivas'ı şampiyon görme umutları başka bahara kalacak gibi görünüyor. Sivas bu hafta kendi kendini bitirdi. Bülent Uygun başka teknik direktörlere rakibi küçümsersen ne olacağını göstermiş oldu. Geçen senede bu kadar iyi giden Sivas son haftalarda kötülemişti. Aynı durum bu sezonda ortaya çıktı. Oyuncular baskıyı mı kaldıramıyorlar, yoksa erken mi rehavete giriyorlar bilmiyoruz ama böyle giderlerse şampiyon olamayacaklarını biliyoruz.

Beşiktaş yeniden doğdu diyebiliriz. Denizli öyle bir kadro çıkarmıştı ki ya tamam devam kadrosuydu. Yusuf-Delgado ikilisi yan yana oynuyordu. Takımdaki oyuncular hücumcular ve savunmacılar diye ikiye ayrılıyordu. Oyuncu değişiklikleriyle zorlanmasına rağmen kazanarak liderliğe oturmasını bildi. Beşikta puan olarak diğer rakiplerine göre avantajlı olsada fikstürü en zor olan takım.
Trabzonspor 2 hafta önce ligi bitirmiş gelecek sezonun planlamasını yapmaya başlamıştı. Şampiyonluğa oynayan takımların garip puan kayıpları ve Kayseri ve Kocaeli galibiyetleri, takım tekrar şampiynluk yarışına dahil etti. Ligin bu sene garipliğine bakarsak şampiyon olmaları hiçte zor değil.
Gelelim bizim takıma. En son ondan bahsedilir oldu. TV programlarında en son konuşulan takım oldu. Umarım bu alışık olmadığımız durum geçicidir. Amaçsız Fenerbahçe son zamanlarda form tutan Guiza'nın attığı golle kazandı. Gizli düşmanımız Denizli'ye kümede kalma mücadelesi verirken darbe vurmak, içimizi bir nebze olsun ferahlattı. Alex'in tekrar sahalara dönmesi ve Lugano'nun bu maçla birlikte cezasının bitmesi güzel haberlerdi. Aragones kupa maçında Gökhan Gönül'ü yine stoper oynatır mı, düşünmeden edemiyorum

7 Mayıs 2009 Perşembe

Chelsea:1 - Barcelona: 1

Önceki gün Manchester'ın finale çıkması bünyelerde bir heyecan yaratmıştı.
Barcelona-Manchester finali istiyordu herkes.

Guardiola, sakat Marquez ve cezalı Puyol'un yerine Cacares'in oynamasını beklerken Toure oynadı bugün. Sakat Henry'nin yerine ise Busquets oynuyordu. Toure'nin mevkiside Keita'ya verilmişti.Taktiksel olarak çok farklıydı Barcelona bugün.
Hiddink ise ilk maçtaki defansif kadroyu değiştirerek Anelka'yı 11'de oynatıyordu.

10. dakikada Essien *Allah ne verdiyse vurduğu şutlarından birini çıkardı ve müthiş bir gol attı. Bu dakikadan sonra daha mücadelecei olan taraf Chelsea'ydi. Chelsea savunması o kadar gömülü oynadı ki Eto ve Messi hiç etkili olamadılar. Xavi ve İniesta pas trafiklerini yapamadılar. Bunda Guardiola'nın takımın yapısını bozduğu gerçeğini atlamamak gerek. Barcelona'lı oyuncular kısa kaldığı için ikili mücadelelerden yenik ayrılıyorlardı.65. dakikada Abidal'in kırmızı kart görmesi Guardiola'nın bütün planları bozdu. İstediği değişiklileri yapamadı. Maçı 85. dakikaya kadar bir seyirci gibi izledi.

Herkes tam umudu kesmişti ki uzatma dakikalarında İniesta'nın golü Barcelona'yı ipten aldı. Barcelona'lı futbolcuların gol sevinci görülmeye değerdi.

Maçın yıldızı ilk maçtaki müthiş oyununu devam ettiren Essien'dir. Sahanın heryerinde o vardı harika birde gol atıp *Ömer Üründül'ün kulaklarını çınlattı.

Hakem çok kötüydü. Hiçbir pozisyona hakim değildi. Maçın kaderini değiştirdi.

5 Mayıs 2009 Salı

Arsenal:1 - Manchester United:3

Maç sanılanın aksine 90 dakikada değil ilk 10 dakikada bitmişti. İlk dakikalarda, ilk maçın 1-0 bitmesinden dolayı biraz hücum oynar gibi oldu. 7 dakikada Manu ilk atağında golü buluyordu. Arsenal'li oyunucular daha şoku atlatamadan Ronaldo o meşhur frikik vuruşlarından birini gole çeviriyor işi bitiriyordu. 10 dakikada gelen 2 gol Arsenal'li oyuncuları tamamen demoralize etti. Sonraki dakikalarda formalite gibi oynandı. 2. yarıda Ronaldo bir gol daha atarak durumu 3-0 yaptı. Arsenal ise penaltı golüyle karşılık verebildi. Carrick tek kelimeyle mükemmel oynadı. Ronaldo'yu söylemeye gerek yok bile.
Bakalım futbolseverlerin Manchester - Barcelona hayali gerçekleşebilecek mi?

4 Mayıs 2009 Pazartesi

2 de 1 Aynı Şeyi Yapıp Durmak

Çok formda ve şampiyonluğa oynayan Beşiktaş, kötü bir sezon geçiren Fenerbahçe'yi kendi sahasında ağırlıyordu. Dolayısıyla birçok futbolseverin favorisi Beşiktaş oluyordu. Ama Fenerbahçe'nin en kötü günlerde bile derbilerdeki müthiş performansı gözardı ediliyordu. Gökhan Gönül'ün stoper oynadığı, Alex'siz Fenerbahçe son 5 maçta yaptığı gibi yine yeniyordu. Beşiktaş'ın şampiyonluk umuduna adeta balta vuruyordu.
Guiza, Emre, Selçuk, Ali bilgin ve Semih çok güzel oynadılar. Ama Gökhan Gönül bambaşka oynadı. Ne kadar büyük bir futbolcu olduğunu gösterdi belki de. Beşiktaş'ı bu kadar kötü oynarken görmemiştik son zamanlarda. Eğer Semih oyundan çıkmasaydı Fenerbahçe topu daha çok önde tutacaktı ve fark açılacaktı.

Darısı kupa maçına diyelim, berbat geçen bu sezonda hiç olmazsa bir kupayla bitirelim.