28 Mayıs 2009 Perşembe

Barcelona:2 - Manchester United: 0

Günlerdir beklediğimiz final gerçekleşti. Dünya'nın en formda iki takımı karşı karşıya geldi. Kariyerinin başlangıcındaki Guardiola Ferguson'u yendi.

Puyol sağ bek oynamış, Toure stoper oynamış hiç fark etmedi Barcelona için. Bu sezon onları sadece komple savunma yapan Chelsea durdurmuştu.

Maça daha iyi başlayan Manchester ilk dakikalarda Ronaldo ile oldukça etkili oldu. Fakat sonradan Barça adeta "sazı eline aldı" . Cezalı Fletcher'ın yerine o bölgede Giggs'i ortasahanın dolayısıyla oyunun hakimini, Barcelona yaptı. Ligde çok iyi oynayan Tevez'in oynamaması ayrıca yadırganacak bir durum. Xavi ve İniesta mükemmel oynadılar. Orta alanda çok rahat paslaştılar sanki antremanda gibiydiler. Nitekim ilk yarıda Eto ikinci yarıda Messi'nin golleriyle işi bitirip 3. kupalarını da aldılar.

Bir parantezde Guardiola için açalım bu nasıl bir kariyer başlangıcıdır böyle. Dışarıdan Barcelona'nın başına beni getir ben bile şampiyon olurum sözleri oldukça sarf ediliyor. Fakat o kadar kolay olmuyor bu işler. Disiplinli ve aynı zamanda oyuncularıyla iletişimi koparmayan bu takım elbiseli adamın müthiş işler yaptı bu sezon. Takdiri ve alkışı fazlasıyla hak ediyor.

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Başkanlık Seçimi

Ligden kopunca artık başkanlık seçimi üzerine yoğunlaştık. Pazar günü seçim var. Önümüzdeki 2 aday Şadan Kalkavan ve Aziz Yıldırım. Şöyle bir oyum olsa Aziz Yıldırım'a veririm diyenlerdenim. Her ne kadar yanlışları olsa da doğruları daha fazla olduğu için oyumu ona veririm.

Baktığımız zaman Kalkavan'ın fazla vizyon sahibi olmadığını görüyoruz. Listesini ise Aziz Yıldırım'a muhalif isimlerden oluşturmuş. Burada Kutlualp ön plana çıkıyor. Kalkavan'ın oylarını yükseltebilir. Ama Kalkavan garip açıklamalarla vizyonsuz biri olduğunu gösteriyor. Yıldırım'a muhalif olmak zordur ama böyle garip bir muhalafet anlayışı olmaz. Bir kişiyi eleştirmek istediğinizde onun yapamadığı, kötü olan yönlerini eleştirirsiniz. Tutupta "Fenerbahçe ekonomik olarak iyi değil. " dersen herkes sana güler. Görünüşe göre de kaybedecek gibi duruyor zaten.

Son günlerde birçok tv programına katılıp yapmak istediklerini büyük bir iştahla anlatan Aziz Yıldırım mutlak favori.Kurumsal olarak Fenerbahçe'ye kazandırdıklarını söylemeye gerek bile yok. Amatör branşlarda yaptığı hamleler takdiri hak ediyor. Ama Türkiye'de hatta Dünya'da ilk önce futbola bakılıyor. Kulüp ekonomik açıdan çağ atlamış durumdayken neden futbol takımı bu durumda diye soruyoruz. Aziz Yıldırım bu konuda Milan ,Real Madrid örneklerini veriyor. Haklı olabilir ama göz göre göre yapılan yanlışlar buna zemin hazırladı.

Başkan takımı ben yönetceğim demeyecek. Futbolu bilen birine devredecek. En önemlisi köklü revizyon şart. Zaten bunu yapacağını belirtti Yıldırım. Fenerbahçe'ye bir çağ atlatman dileğiyle diyelim..

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Aptal Bir Yönetim ve Taraftar Duruşu

Birkaç gündür Konya'da çok ilginç olaylar yaşanıyor. Malum küme düşme hattı çok karışık durumda. Bu hafta birbirinden zorlu maçlar oynanıyor ve bu maçların belkide en önemlisi Konyaspor - Eskişehirspor maçı olacak. 35 puanlı Konyaspor 36 puanlı Eskişehirspor'la berabere kalsa bile düşüyormuş gibi görünüyor. Kesin kazanmak zorunda olduğu bir maç.

Bunu gören yönetim ise bilet fiyatlarını kale arkası bilet fiyatlarını 1 liradan, maraton tribünü bilet fiyatlarını 2 liradan satışa sundu. Buraya kadar herşey normal taraftarı maça çekmek güzel bir düşünce, yalnız aynı yönetim misafir tribün fiaytını 50 lira olarak açıkladı.

Bu adaletsizlik karşısında Eskişehir taraftarı boş durmadı ve Konyaspor tarafındaki 3.500 civarında bilet aldı. Şu an bilet satışları durmuş durumda ve yönetim stada girişlerde kimlik kontrolü yapıp Eskişehirli seyircileri stada sokmayacakmış. Bununla birlikte bilet fiyatını 50 liradan 20 liraya düşürmüş. Tam bir komedi yani.

Bu mücadelelerinden dolayı Eskişehirli taraftarları kutlamak gerekiyor.

14 Mayıs 2009 Perşembe

Hadi Durma Kutla Bu Zafer Senin

Fenerbahçe geçen kayıp yılda elimizde sadece Türkiye kupası kalmıştı. 26 yıldır alınamaması oyuncular ve yönetimde baskı yaratıyordu. Kötü giden sezonda bir teselli olacaktı bu kupa. Taraftarda umutluydu çünkü rakip Beşiktaş'a karşı son maçlarda ezici bir üstünlük kurmuştuk. İzmir'deki stadyumu doldurmuştu sarı lacivertli taraftarlar.

Fenerbahçe'nin önündeki tek engel Aragones'ti. Fenerbahçe için bu kadar önemli maça kalede Volkan Babacan ve sakatlıktan yeni çıkmış Alex ile başladı. Birde Gökhan Gönül'ün stoper oynaması var tabi. Emre'yi çıkarmasıda ayrı bir konu zaten.

Yinede iyi ilk yarı çıkaran Fenerbahçe 2. yarı orta sahayı Beşiktaş'ın emrine verdi. Onlarda hızlı adamlarla işi bitirdiler.

Volkan Babacan ve Aziz Yıldırım konusuna sonra değineceğim.

Aragones için Yalın söylüyor: "Ellerine sağlık hadi durma kutla bu zafer senin"

10 Mayıs 2009 Pazar

Turkcell Süper Lige Bir Bakış

Süper ligde 8 maçın aynı anda oynanması ve sona yaklaşılması heyecanı arttırıyor. Futbolseverlerin Sivas'ı şampiyon görme umutları başka bahara kalacak gibi görünüyor. Sivas bu hafta kendi kendini bitirdi. Bülent Uygun başka teknik direktörlere rakibi küçümsersen ne olacağını göstermiş oldu. Geçen senede bu kadar iyi giden Sivas son haftalarda kötülemişti. Aynı durum bu sezonda ortaya çıktı. Oyuncular baskıyı mı kaldıramıyorlar, yoksa erken mi rehavete giriyorlar bilmiyoruz ama böyle giderlerse şampiyon olamayacaklarını biliyoruz.

Beşiktaş yeniden doğdu diyebiliriz. Denizli öyle bir kadro çıkarmıştı ki ya tamam devam kadrosuydu. Yusuf-Delgado ikilisi yan yana oynuyordu. Takımdaki oyuncular hücumcular ve savunmacılar diye ikiye ayrılıyordu. Oyuncu değişiklikleriyle zorlanmasına rağmen kazanarak liderliğe oturmasını bildi. Beşikta puan olarak diğer rakiplerine göre avantajlı olsada fikstürü en zor olan takım.
Trabzonspor 2 hafta önce ligi bitirmiş gelecek sezonun planlamasını yapmaya başlamıştı. Şampiyonluğa oynayan takımların garip puan kayıpları ve Kayseri ve Kocaeli galibiyetleri, takım tekrar şampiynluk yarışına dahil etti. Ligin bu sene garipliğine bakarsak şampiyon olmaları hiçte zor değil.
Gelelim bizim takıma. En son ondan bahsedilir oldu. TV programlarında en son konuşulan takım oldu. Umarım bu alışık olmadığımız durum geçicidir. Amaçsız Fenerbahçe son zamanlarda form tutan Guiza'nın attığı golle kazandı. Gizli düşmanımız Denizli'ye kümede kalma mücadelesi verirken darbe vurmak, içimizi bir nebze olsun ferahlattı. Alex'in tekrar sahalara dönmesi ve Lugano'nun bu maçla birlikte cezasının bitmesi güzel haberlerdi. Aragones kupa maçında Gökhan Gönül'ü yine stoper oynatır mı, düşünmeden edemiyorum

7 Mayıs 2009 Perşembe

Chelsea:1 - Barcelona: 1

Önceki gün Manchester'ın finale çıkması bünyelerde bir heyecan yaratmıştı.
Barcelona-Manchester finali istiyordu herkes.

Guardiola, sakat Marquez ve cezalı Puyol'un yerine Cacares'in oynamasını beklerken Toure oynadı bugün. Sakat Henry'nin yerine ise Busquets oynuyordu. Toure'nin mevkiside Keita'ya verilmişti.Taktiksel olarak çok farklıydı Barcelona bugün.
Hiddink ise ilk maçtaki defansif kadroyu değiştirerek Anelka'yı 11'de oynatıyordu.

10. dakikada Essien *Allah ne verdiyse vurduğu şutlarından birini çıkardı ve müthiş bir gol attı. Bu dakikadan sonra daha mücadelecei olan taraf Chelsea'ydi. Chelsea savunması o kadar gömülü oynadı ki Eto ve Messi hiç etkili olamadılar. Xavi ve İniesta pas trafiklerini yapamadılar. Bunda Guardiola'nın takımın yapısını bozduğu gerçeğini atlamamak gerek. Barcelona'lı oyuncular kısa kaldığı için ikili mücadelelerden yenik ayrılıyorlardı.65. dakikada Abidal'in kırmızı kart görmesi Guardiola'nın bütün planları bozdu. İstediği değişiklileri yapamadı. Maçı 85. dakikaya kadar bir seyirci gibi izledi.

Herkes tam umudu kesmişti ki uzatma dakikalarında İniesta'nın golü Barcelona'yı ipten aldı. Barcelona'lı futbolcuların gol sevinci görülmeye değerdi.

Maçın yıldızı ilk maçtaki müthiş oyununu devam ettiren Essien'dir. Sahanın heryerinde o vardı harika birde gol atıp *Ömer Üründül'ün kulaklarını çınlattı.

Hakem çok kötüydü. Hiçbir pozisyona hakim değildi. Maçın kaderini değiştirdi.

5 Mayıs 2009 Salı

Arsenal:1 - Manchester United:3

Maç sanılanın aksine 90 dakikada değil ilk 10 dakikada bitmişti. İlk dakikalarda, ilk maçın 1-0 bitmesinden dolayı biraz hücum oynar gibi oldu. 7 dakikada Manu ilk atağında golü buluyordu. Arsenal'li oyunucular daha şoku atlatamadan Ronaldo o meşhur frikik vuruşlarından birini gole çeviriyor işi bitiriyordu. 10 dakikada gelen 2 gol Arsenal'li oyuncuları tamamen demoralize etti. Sonraki dakikalarda formalite gibi oynandı. 2. yarıda Ronaldo bir gol daha atarak durumu 3-0 yaptı. Arsenal ise penaltı golüyle karşılık verebildi. Carrick tek kelimeyle mükemmel oynadı. Ronaldo'yu söylemeye gerek yok bile.
Bakalım futbolseverlerin Manchester - Barcelona hayali gerçekleşebilecek mi?

4 Mayıs 2009 Pazartesi

2 de 1 Aynı Şeyi Yapıp Durmak

Çok formda ve şampiyonluğa oynayan Beşiktaş, kötü bir sezon geçiren Fenerbahçe'yi kendi sahasında ağırlıyordu. Dolayısıyla birçok futbolseverin favorisi Beşiktaş oluyordu. Ama Fenerbahçe'nin en kötü günlerde bile derbilerdeki müthiş performansı gözardı ediliyordu. Gökhan Gönül'ün stoper oynadığı, Alex'siz Fenerbahçe son 5 maçta yaptığı gibi yine yeniyordu. Beşiktaş'ın şampiyonluk umuduna adeta balta vuruyordu.
Guiza, Emre, Selçuk, Ali bilgin ve Semih çok güzel oynadılar. Ama Gökhan Gönül bambaşka oynadı. Ne kadar büyük bir futbolcu olduğunu gösterdi belki de. Beşiktaş'ı bu kadar kötü oynarken görmemiştik son zamanlarda. Eğer Semih oyundan çıkmasaydı Fenerbahçe topu daha çok önde tutacaktı ve fark açılacaktı.

Darısı kupa maçına diyelim, berbat geçen bu sezonda hiç olmazsa bir kupayla bitirelim.

2 Mayıs 2009 Cumartesi

Real Madrid:2 - Barcelona:6

Lig lideri ile, 2. yarının en formda takımının maçı vardı bugün. Dünya derbilerinden birisi oynanıyordu. Aradaki 4 puan farkı izleyeceklerin iştahını kabartıyordu.

Maça Barça ezberlediğimiz kadrosuyla çıktı. İlk dakikalarda her iki takımda uzun toplarla etkili olmaya çalıştı. Real rakibini sık sık ofsayta düşürmeye çalışıyordu. 13. dakikada Ramos ilk kez ileri çıkıp, Higuain'e çok güzel bir gol attırdı. Bombanın pimini çekmiş oldu. Barcelona bu dakikadan sonra kendine geldi ardı ardına 3 gol attılar. Ön alanda inanılmaz bir baskı oluşturdular. Barcelona'nın bulduğu 2. golde Puyol'un sevinci görülmeye değerdi.
2. yarıda golü bulan Madrid olsada rüzgarı arkasına alamadı. Barcelona yine bildiğimiz üçgen pasları yapmaya başlamıştı. Golden 2 dakika sonra yine Henry golü atıyor ve Rıdvan Dilmen'inde dediği gibi "Geçmiş olsun" diyordu. Barcelona en iyi yaptığı işi yani paslaşmayı bugün enfes yaptı. Real'in adeta başı döndü. Real Madrid kendi stadında resmen hezimete uğradı.
Bir parantezde Ercan Taner ve Rıdvan Dilmen için, çok güzel bir anlatım gerçekleştirdiler.

1 Mayıs 2009 Cuma

Olası Dinamo Kiev - Hamburg Finali ve Umarsızlar

Bu sene Uefa kupası finali Şükrü Saraçoğlu'nda oynanacak. Bunun için 2 Ukrayna, 2 Alman takımı mücadele ediyor. Bu takımlardan 2 tanesi temsilcilerimizi eleyerek geldiler.Doğru yönetimler olsaydı, belkide "Dünya derbisi"!! Dünya'nın gözü önünde oynanabilecekti. Peki neden takımlarımız bugün Avrupa'da yoklar?
Galatasaray cephesinden başlayalım. Sezon başında doğru transferlerle iddialı ve alternatifli bir kadro kuruldu. Takımın başına bu oyuncuların tecübesiyle boy ölçüşemeyecek bir teknik adam getirildi. Alman hastalığına hiç değinmiyorum bile. Şampiyonlar liginde eleme oynayıp kaybedince, Skibbe'ye yol görünmeye başlamıştı. Ama takım silkelendi, UEFA'da önemli galibiyetler almaya başladı. Ardından bir Kocaeli faciası, sakatlıklar Skibbe'nin gönderilmesine zemin hazırladı.Takımın başına Bülent Korkmaz getirildi. Savunmada bu kadar sorun yaşanırken sırf para için Meira gönderildi. Savunmasında Kewell oynayan br takımdan final oynamasını beklemek hata olurdu. Yönetimin kendi görevi dışında teknik direktörlüğe soyunması takımın elenmesine yol açtı.

Fenerbahçe'de durum dahada vahim. Geçen sene Avrupa'daki büyük başarı herkesin iştahını kabartmıştı. Bu sene daha fazlasını bekliyordu taraftarlar. Oyuncularla teknik adamın müthiş uyumu başarıyı beraberinde getirmişti. Zico'nun sözleşmesi bitmişti. Aziz Yıldırım'ın "Bu takım yürüyerek şampiyon olmalıydı. " sözü aradaki ipleri kopardı. Yerine misyonunu tamamlamış, oyuncuların karakterine uymayan teknik adam getirildi. Yanlış transferlerle oyuncu kalitesi düştü. Bunun sonucu olarak lig ve Avrupa'ya havlu atıldı.
Eğer finali bu takımlar oynarsa, Adnan Polat ve Aziz Yıldırım stadda yan yana mutlu mesut bir şekilde izlerler artık.